Yoganın kilit vazifesi gören kolu:… – Cetin Cetintas

Yoganın bir kolu dışında her kolu hakkında sıkça konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor. Hem de diğer kollar kadar önemli olan ve pratiğin derinleşebilmesi için kilit vazifesi gören bir kol; pratyahara. Herkes meditasyon yapmak için oturabilir elbette, ama ancak bu kolu tamamlamış kişiler dhyanaya (meditasyona) girebilecek yeterliliğe sahiptirler. Bu kol tamamlanmadığı sürece meditasyon; anılar denizinde yüzmek, ya da bolca fikir üreterek, hayaller kurarak  zihnin karmaşasına eşlik etmek anlamına gelir. Tabii ki pratyahara elde edilmeden yapılan meditasyonlar sayesinde kişi konsantrasyonunu geliştirecek ve var olduğu durumdan daha dingin ve stabil bir hal elde edecektir ama elde ettiği haller geçici olmakla birlikte, derin olmayacaktır. Pratyahara tamamlandığında pratik daha içsel ve ince bir boyuta kalıcı olarak  ulaştığından dolayı pratyahara kilit vazifesi görmektedir.

Peki yoganın 5. kolu, yeterince anlaşılamamış olan pratyahara ne anlatmaya çalışmaktadır? Yani Türkçe karşılığı duyuların geri çekilimi olan pratyahara nedir ve neden dharanadan (konsantrasyondan) önce gerçekleşmelidir?

Pratyahara yani duyuların geri çekilimi, 5 duyunun objeleriyle ilişkiye girmeyi bıraktığı anlamına gelir. 5 duyunun algısının durmasıyla, acı, mutluluk, sıcak, soğuk vb. tüm dünyevi kavramların da kaybı gerçekleşir. Nasıl ki derin uyku halinde duyularınız geri çekilir ve objeleri algılama eğiliminde bulunmazsınız; pratyahara aşaması tamamlandığında da bu durumunu bilinçli yaşarsınız. Kısacası duyuların yanıltıcılığından özgürleşilmiş bir bilinç evresidir.

Dharana bölünür konsantrasyon aşamalarını içeren evredir. Yoginin bölünür konsantrasyon aşamalarında dikkati sık sık meditasyon objesinin üzerinden başka şeylere kayar. Zihnin devamlı düşünme eğilimi bu aşamada kontrol altına alınmaya çalışılır. Basit Konsantrasyon, Geçiş Konsantrasyonu gibi yeterince inci objeleri olmayan meditasyon aşamalarını içerir. Dhyanaya çok yakın olan Geçiş Konsantrasyonu gibi güçlü bir konsantrasyona girilebilmesi için duyuların objeleri algılama eğilimini kontrol altına almak gerekmektedir. Aksi takdirde konsantrasyon sıkça iç ve dış etmenler tarafından bölüneceğinden bir türlü daha güçlü hale getirilemez. Yani pratyahara gerçekleşmeden dharananın (konsantrasyonun) üst aşamalarına ulaşılamaz.

Dhyana ise bölünmez konsantrasyondur. Budizm öğretisinde bu konsantrasyon Jhana olarak isimlendirilir (Sanskrit dilinden Pali diline Jhana olarak geçmiştir). Dhyana hiç bir dış etmenden etkilenmeyen, 5 duyunun algısının tamamen geri çekildiği, yani yanınızda top patlasa duymayacağınız, bedeninizi kesseler hissetmeyeceğiniz meditasyon aşamalarını içerir. Dhyana derin meditasyon halidir. Pratyahara’yı tamamlamamış bir yoginin dhyanaya girmesi mümkün değildir. Bırakın dışarıda olup biteni algılamayı, meditasyon halindeyken içeride zihnin oluşturduğu görüntüleri, eski anıları bile 5 duyu zaman zaman yeniden deneyimleme eğilimi gösterir. Acı çektiğiniz bir anı, meditasyon anında objenizi işgal edip dikkatinizi çektiğinde, fiziksel bedeninizde kasılmalar başlar. Bazı kişilerin yüzlerinin kasıldığını ya da tırnaklarını hafifçe dizlerine geçirdiğini bile gözlemleyebilirsiniz. Ya da çok mutlu olduğunuz bir anı zihninizde belirip objenizi işgal ettiğinde yüzünüzde bir gülümseme oluşabilir. Kısacası pratyahara yoksa dhyana (meditasyon) da olamaz. Ve zannedildiği gibi oturup meditasyon yapmakla pratyahara gerçekleşmez.

Peki pratyahara pratiği nasıl yapılmalıdır?

Bu tarz pratikleri okuyarak kendi başınıza değil, hocadan doğrudan öğrenerek uygulamanız sağlıklı olandır. Neye hazır olup olmadığınızı görebilmeniz için ayna şarttır.

Yoganın kilit vazifesi gören kolu:…
Facebooktwitterpinterest

Yazı dolaşımı